14 Temmuz 2009 Salı

İSTANBUL'UN İLÇE VE SEMT İSİMLERİ: ADALAR ADI NEREDEN GELİYOR?


Yabancılar tarafından daha çok "Prens Adaları" olarak bilinen ve İstanbul'un ilçelerinden biri olan Adalar, dokuz ayrı adadan meydana gelmektedir. Maltepe ile Küçükyalı'nın karşısında iki sıra olarak dizilmiş olan bu adalar Burgazada, Büyükada, Heybeliada, Kaşıkadası, Kınalıada, Sedefadası, Sivriada, Tavşanadası, Yassıada'dan oluşmaktadır. Adaları, coğrafi dağılımları bakımından merkezi ve çevresel olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kaşıkadası merkezî grubu teşkil etmektedirler. Kınalıada, Sedefadası, Tavşanadası, Yassıada ve Sivriada ikinci grubu oluşturmaktadır.

Bugün genel olarak İstanbul adaları olarak anılan adalar, tarih içerisinde "Evliya adaları, Kesiş adaları, Ruh adaları, Cin adaları, Halki adaları, Prens adaları, Kızıl adalar" gibi çeşitli isimlerle anılmışlardır. Yabancıların "Prens Adaları" olarak anmalarının sebebi ise, Roma ve Bizans devirlerinde prenslerin ve asillerin buralara sürgün edilmeleridir.

Osmanlılar döneminde kendi haline bırakılan ve 19.yüzyıla kadar devam eden bu süreç, batılılaşmayla birlikte Adaların da önem kazanmasını sağlamıştır. Tanzimat ile yürürlülüğe giren, yabancıların da konut sahibi olmasına imkân tanıyan, düzenlemeyle 1846'dan itibaren düzenli vapur seferlerinin başlaması, bu gelişmede etkili olmuştur. Böylece Adalar, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla gelişmeye başlamıştır. Adaların günümüzdeki kozmopolit yapısı, batılılaşma sürecinin açtığı çığırda şekillenmiştir. Bu özgül gelişme özelliği ile Şehremaneti döneminde İstanbul'da 1861 yılında kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire olarak anılan Adalar Belediyesi Dairesi olmuştur.

Adalar, 1867 tarihli Vilayet Nizamnamesi'nden sonra ilk kez özel yönetimli bir vilayet durumuna gelen ve Zaptiye Nezareti tarafından yönetilen İstanbul'un bir kazası olmuştur. Adaların idari statüsü 1867’den beri hiç değişmemiş ve günümüze kadar İstanbul'un bir ilçesi olarak kalmaya devam etmiştir.

Adaları, İstanbul'un diğer ilçelerinden ayıran en önemli özelliği, kara bağlantısı olmaması ve bir sayfiye (yazlık) yeri oluşudur. Adalar, zengin doğal güzellikleriyle Marmara'nın incisi ve İstanbul'un doğal akciğerleridir.

Burgazadası
Yuvarlak bir biçime sahip olan Burgazadası'nın ilk adının "Panormos" olduğu bilinmektedir. Adanın Kuzey yönünde bulunan ve Osmanlı döneminde çıkan bir yangından sonra ortadan kalkmış olan Pirgos Kalesi’nin, Burgaz ismine kaynak oluşturduğu bilinmektedir. Eni de ve boyu gibi 2 kilometre olan Burgazadası, büyüklük olarak adalar içerisinde üçüncü sırayı almaktadır.
Burgazadası'ndaki tek tepe Bayrak Tepesi'dir. İstanbul'un en sevilen yerlerinden biri olan Burgazadası'nın yalı ve köşkleri, güzellikleri ile meşhur olmuştur. Ada tarihinde özel bir yere sahip olan Hristos Manastırı bugüne kadar birçok değişimler geçirmiştir. Kuzeybatı tarafında da Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır.

Büyükada
Adalar içerisinde yüzölçümü en büyük olan (5.4 kilometrekare) ada olduğu için "Büyükada" olarak anılmıştır. Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve manastırı bulunmaktadır. Ada, Bizans döneminde buraya sürgün edilen prens ve asillerle meşhur olmuştur. Adadaki sürgün ve hapis hayatı, Roma İmparatorluğu'nun başkentini İstanbul'a nakleden I. Constantinus zamanında başlamıştır.

Eski isimleri, Prinkipos, Meale Demonesi, Beyadası olan adanın ismi Fetih'ten sonra "Büyükada" olarak değiştirilmiştir. Büyükada'da ilk yapının, miladi 6. yüzyılda inşa edildiği bilinmektedir.
Bugün İstanbul halkının günlük gezinti yerleri arasında önemli bir yere sahip olan Büyükada, devlet ileri gelenlerinin, yüksek bürokratların ve varlıklı kesimlerin 1940'lı yıllardan sonra rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini kazanmıştır. Biri güneyde bulunan Yücetepe, diğeri kuzeyde bulunan İsa Tepesi adanın iki önemli tepesidir.

Heybeliada
Büyükada'dan sonra adalar içerisinde en büyüğü olan Heybeliada, sadece doğasıyla, temiz havası ve güzellikleriyle değil, Bahriyesi, Sanatoryumu, Ruhban (Papaz) Okulu gibi yapılarıyla da bilinmektedir.

Eski ismi "Halki" olan adaya Türkler tarafından Heybeliada denilmesinin sebebi, uzaktan bakıldığında adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesindendir. İstanbulluların önemli gezi yerlerinden olan Heybeliada, Değirmentepe, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Ümit Tepesi olarak dört tepeden meydana gelmektedir.

Kaşikadası
Eski adı "Pita" olan adanın Kaşıkadası olarak anılmasının sebebi, yüzüstü yatırılmış bir kaşığa benzemesindendir. Burgazadası'nın doğusunda bulanan ada, oldukça küçüktür. Kuzeyden güneye uzunluğu bir kaç yüz metredir. Adada basit bir iskele ve iki küçük ev bulunmaktadır.
Kinaliada

İstanbul Adaları içinde en küçüklerinden biri olan Kınalıada'nın Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır. İstanbul'dan gelişe göre ilk ada olan Kınalıada'nın ismi önceleri Proti iken, Fetih'ten sonra kırmızıya çalan demir oksitli toprağından dolayı Kınalıada ismi verilmiştir. Kınalıada'da, Kınalıada Camii, Rumların cemaat kilisesi olan Panayia Kilisesi, Hiristos Manastırı ve üç su sarnıcı önemli yapılardandır.

Sedefadası
Eskiden adada çok Tavşan bulunduğu için Tavşanadası olarak da bilinen Sedefadası, adalar içinde en küçük olanıdır. 19. yüzyılın yarısına kadar adada tavşanlardan başka canlı bulunmuyordu. Adaya bu dönemde ilk olarak Sultan Abdülmecit'in damadı Fethi Ahmet Paşa yazlık bir köşk inşa ettirmiştir.

Adaya, Cumhuriyet döneminden sonra Sedefadası isminin verilmesi bitki örtüsünün uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği içindir. 1957 yılından sonra bu isim resmen de tescil edilmiştir. Ada, Fethi Ahmet Paşa'dan sonra Saliha Yegane Hanım'a kalmış; 1938 yılında ölümü üzerine varisleri oğlu Şehsuvar Menemencioğlu ile kız kardeşi Reyyan Şehsuvaroğlu'na geçmiştir. Yeni sahipleri adayı imar etmiş, yüz adet villa, bir plaj, kafe, lokanta ve vapur iskelesi inşa edilmiştir.

Sivriada
Denizin ortasında Piramit'e benzeyen yapısı dolayısıyla bugün Sivriada olarak anılan adanın eni 90, boyu ise 400 metre civarındadır. İstanbullular tarafından Yassıada ile birlikte "Hayırsızada" olarak adlandırılan adalardan ikincisidir.

Adanın Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bugün ada yerleşime açık değildir. Adada, 10. yüzyıldan kalan bir manastırın bazı kalıntıları bulunmaktadır. Bizans döneminde yapılan taş çıkarmaları, Osmanlı döneminde de devam etmiş ve yakın zamana kadar da sürmüştür.

Tavşanadası
İstanbul'a en uzak olan ada ağaçsız, çıplak ve kayalık bir kara parçasıdır. Üzerinde, 40 metre yüksekliğinde bir tepe bulunmaktadır. Eni 90 boyu ise 850 metre civarındadır. Haritalardaki resmi adı "Balıkçı Adası"dır. Sedefadası gibi tavşanı boldur. Tavşanadası ismi de tavşanların bol olmasından dolayı verilmiştir. Doğu yönünde güzel kumsallı doğal bir liman vardır. Meşrutiyet'ten sonra, özellikle Büyükada'da köşkler, oteller, lokantalar süratle çoğalınca, Tavşanadası'nın ıstakoz ve böcekleri şöhret kazanmıştır. Ada uzun süre sadece ara sıra uğrayan balıkçıların av yeri olmuştur.

Yassıada
Adını daha çok 1960 ihtilalinde duyuran ve düz bir araziye sahip bulunan adanın eski dönemlerde ismi "Plati"ydi. Ancak ne hikmetse Yassıada, İstanbullular tarafından "Hayırsızada" olarak anılmaktadır. Yassı bir coğrafyaya sahip olduğu için bu isimle anıldığı ve isminin de buradan geldiği söylenmektedir.

Eni 185, boyu 740 metre olan Yassıada’ya, 1947 yılında Deniz Kuvvetleri tarafından modern bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur. Deniz Kuvvetleri'nin adayı boşaltmasının ardından İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü buraya taşınmış, ancak belli bir müddet sonra uzaklık ve gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için ada boşaltılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder